9 Şub 2013

Herşey daha güzel olacak!

1 ay oldu. herşey olup biteli. Tam bir aydır kivimle konuşmuyoruz. Peki atlatabildim mi? Onsuzluğa alışabildim mi? Tartışılır. Atlattım sayılır aslında. İlk hafta çok zor geçmişti. İkinci hafta yoğunluktan çok da düşünme vaktim olmadı. Üçüncü hafta uğraşmam gereken o kadar çok şey vardıki o çok da aklıma gelmedi. Son hafta istanbula geldim zaten. Dilediğim gibi geziyorum eğleniyorum. Ama aklıma gelmiyo değil. Çünkü o kadar çok gezmişizki istanbulu her yerinde onun izleri var. Bazen beraber gittiğimiz yerlere girince hafakanlar basıyo. Sonra derin bi nefes alıyorum geçiyo. Onunla yaşadığımız herşeyi yazdığım bi defter vardı ya onu da tuba da unuttuğum için okuyup hatırlayamıyorum da. Sadece dün biraz canım yandı. Öğlen telefonumdan müzik dinliyodum. Onun bana ninni yerine söylediği 'masal perisi' çaldı. Böle bağrımda bi acıma oldu. Kalbimde hafif bi sıkışma. Ama sonra derin bi nefes aldım. Geçicek dedim. Unutucaksın hemde en kısa sürede. Ama hala bazı şeyleri sorgulamaktan kendimi alamıyorum. Eğer beni arkadaş olarak gördüyse neden böyle davrandı? Neden böyle söyledi? Neden bu kadar uğraştı? diye.. Ama bunlar da geçicek ben biliyorum.   Bir ay sonra haftada bi gelecek aklıma 2 ay sonra iki haftada bir. Sonra arada sırada hatırlanan eskilerden biri olacak. Şimdi sadece ona odaklanmamaya çalışmam lazım o kadar...

10 Oca 2013

zor bunları söylemek..

dün sana seni sevdiğimi söyledim. sende 'bende seni' dedin ve içten söylediğini belirttin. ben sana söylerken ne durumdaydım bilmiyorsun tabi. eli-ayağı buz kesmiş, bütün vücudu titreyen dişleri zangırdayan, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atan, dili damağı kuruyup konuşamayan kız oldum ben.
kolay zannettin heralde söylememi. sana nasıl aşık olduğumu anlayamadın.
arkadaş kalalım mı? 
ben seni arkadaş olarak çok seviyorum mu?
sen dalga mı geçiyosun benimle?
çocuk mu kandırıyosun?
dışarıdan bakan herkes bizi sevgili zannederken, nasıl utanmadan sıkılmadan arkadaş kalalım diyebiliyosun?
ciddiyet olmasın mı diyosun bide?
aramak zorunda olmak istemiyomusun? sadece istediğin için mi konuşmak istiyosun?
ben bu kadar aptal mıyım gözünde?
beraber gezelim, eğlenelim, gülelim, takılalım sonra da arkadaş mı kalalım?
herkes seni biliyor derken ne kastetmiştin söylesene.
beni ne zannediyolardı?
neydim ben senin için?
özledim demek,
bağımlılık yaptın demek,
gelmem için şafak saymak,
dokuz gün buradaysan, dokuz gün de beraberiz demek,
kıskandırmaya çalışmak,
resimlerimizi koymak, çift gibi davranmak,
güzel sözler söylemek...
bunlar ne demek bana açıklar mısın?
kim bunları arkadaşına söyler yada yapar?
dalga mı geçiyosun benimle!
ben ne kadar aptalım. hemde kocaman APTAL!
saf, temiz düşüncelerle sevdim ben seni. safça..
hala görüşelim, konuşalım mı diyosun birde utanmadan?
tabi o kadar salağım ya ben.
o kadar aptalım ya.
o kadar gerizekalı, anlayışsız, malın tekiyimki..
bunları söylemen normal dimi?
zaten insan haketmeyen birini neden severki?
ya bide umut vermek istemezdim diyosun ya,
komik oluyosun gerçekten.
bir anlat yaşadıklarımızı başkasına
küfretmezse sana bende derya değilim.
zaten ben eski derya da değilim.
ben artık umutları kırılmış,
kalbi paramparça edilmiş,
düşünceleri dağıtılmış,
mantığı elinden alınmış,
eskisi gibi olmaya çalışacak deryayım.
bundan sonra ne kimseye güvenirim, ne de kimseye sevdiğimi söylerim.
beni bu hale getiren sensin.
mutlu ol şimdi tamam mı?
çünkü maç 1-1 oldu.
ama ortada sonuç olmayacak!
çünkü o çok sevdiğin(!),
o çok önem verdiğin(!),
hastalanmaktan bile korktuğun(!) derya çekiliyo bu maçtan.
şimdi bir gönül kırmak ne demek git bi onun sonucunu öğren!
bana bundan sonra gelme!

bide sabah bu fotoğrafı görüp demiştimki 'kivim sever böyle şeyleri. eğer bi gün olur da evlenirsek ona hep böyle şeyler yapıcam'
çok komik dimi. trajikomik...
ben hayaller kurarken senin yaptığın tek şey kaçıp gitmek. sevmediğini sanmıyorum belkide böyle düşünmek istiyorum. belki de gururum kırılmasın diye böyle avutuyorum kendimi. neyse belkide en güzeli böyle..

ilan-ı aşk

Dün gece çok ciddi olaylar oldu. dayanamayıp sonunda söyledim. böyle böyle argadaş seviyom ben seni diye. neyse tepki olumlu Allah'tan. mutlu muyum? evet. ama önce onun söylemesini isterdim. olan olduğuna göre bunu söylememin bi manası yok tabi. şimdi biz bi ilişkiye mi başlıcaz. yoksa olan ilişkimize ek olarak hitap kelimelerinin sonuna sahiplik ekleri mi gelicek? şimdilik bilmiyorum. çünkü sadece 'bende seni' demekle yetindi arkadaş. normalde içimin içime sığmaması gerekiyo ama sakinim birazcık. zaten bu aralar kendimi ben bile anlayamadığım için üzerinde çok durmuyorum. ama dün geceki halim görülmeye değerdi. bi çoştum bi koptum. ben seni düşünmeden 5 dk edemiyorum. öyle bi an geliyoki sadece seni görmek istiyorum, senin sesini duymak istiyorum. ben senden habersiz neler yazıyorum senin için. ama artık bunlardan birini göstermem lazım deyip şırank diye 'seni seviyorum kivim' yazılı fotoyu gönderdim. artık yapcak bişeyim yoktu. 2-3 aydır sürekli görüşüyoruz, birbirimizi arıyoruz, özlediğimizi söylüyoruz, birimizin adım atması gerekiyordu. bunu da ben yapmış oldum. umarım ilerde de bu yaptığım şey için 'iyiki' deyip pişman olmam. ama beni bi görseniz. elim ayağım titriyo nasıl kasmışım kendimi dişlerim bile zangır zangırdı o derece. böyle konuşamıyorum dilim damağım kuruyo. yanımda olsa napardım bayılırdım heralde. kimsede ayıltamazdı!

şimdilik uyuyo beyimiz. işe gitmeden 2 gibi konuşuruz dedi. heyecanla o saati bekliyorum. acaba değişiklik olcakmı çok merak ediyorum. 

bu arada dün gece ben leyla olmuşken çalışmadım osmanlı tarihi sınavına. 50 puanlık da soru yaptım. hocanın kaç puan vereceği meçhul. inşallah kalmam. çünkü bütlerde ankarada olmak istemiyorum. zaten ankarada hava dondurucu soğuk :( aklınız varsa dışarı çıkmazsınız yani o derece. 

neyse şimdilik benden bu kadar. daha 1de sınavım var ona çalışıp gidicem. herşeyin hayırlısı. 

artık mutlu olmak istiyorum beeeeeeeeeeeeeeeeeeeen!

9 Oca 2013

bilmemki neden?


ruh hali değişir mi sürekli bi insanın. 
böyle bi garip oldum bu aralar.
sınav döneminden kaynaklanıyo da olabilir,
kivimin beni kırıp sonra aramamasından da.
mesela dün hiç bişey yapmadım.
boştu herşey.
saçma salak müzik dinleyip oyalanıp durdum.
sırf hiçbişey yapmak istemediğim için oturup temizlik yaptım, kendimi parçalarcasına.
sonra kendimi attım banyoya, kızarana kadar da çıkmadım.
kaç saat saçımı kuruttum, kaç saat kendimle oyalandım bilmiyorum.
ama boştu yaptıklarım.
düşünmek istemediğim için kaçtım herşeyden.
peki sonuç ne oldu?
sınavıma çalışamadım, migrenim maksimum seviyesine çıktı ve kendimi yıprattığımla kaldım.
peki kivimden haber varmı?
hayır yok!
n'apmak lazım. sallamak lazım. 
ne kadar düşünmeden edemesem de
ne kadar bunalıma girsem de sallamam lazım.
o zaman bana bol 'sallamalar'.
çavbella.

7 Oca 2013

masal perisi


Bir gece yatmadan önce bu şarkıyı söylemiştin. ben en son senin sesinle uyumak istemiştim, ninni yerine kulağıma fısıldadığın bu şarkı olmuştu. sonra ben uyumuştum. sen benim masal perim olmuştun. ne kadar kızsam da sana seviyorum işte. kıyamıyorum. ilk kez ben şarkı istemişim senden öyle söylemiştin. sesin kötüymüş falan. sence sesinin kötü olması engel mi seni dinlememe? Keşke seni arasam. sesini duysam. ama aramamalıyım. zamanlamam yanlış olursa kızarsın sonra. bende üzülürüm. üzme beni, sarkı söyle bana olur mu?

6 Oca 2013

hayat bize güzel.


üşenmedik. bizans sınavına çalışmamız gerekirken benim sivri zekama harika bi fikrin gelmesiyle ortaya bunu çıkarttık. yalnız değildim benim şermekeş -çok şeker anlamında uydurduğum kelime- arkadaşımlan beraber yaptık. üşenmedik evet. çünkü ders çalışmak dışında herşeyi yapabilirdik. ve yaptık. ve oldu. pişman değiliz. gerçi buna yarın karar versek daha doğru olur. ayrıca bu resim için benim ilan-ı aşkım da diyebiliriz. ama şöyle bi durum varki onun bundan haberi bile yok. zaten hiçbi zamanda haberi olmayacak.
sevgilerimizle 
<<Sarmaskop Salata>>
ve
<<Şermekeş>>

sevgili justin'e.

bizans tarihi finaliyle biraz kafa bulmuş durumdayım. sürekli acıkıyorum ama olsun. şuan gerçekten çok şey biliyomuşum gibi hissediyorum. ama vizedede böyle hissetmiştim sonra kötü geçmişti. neyse. şimdi bizans tarihinin önemli adamı Justinianus'un yaptıklarını okuyorumda , adam ekonomiyi batırmış, çok uzun süre tahtta kalmayı ona buna haraç vererek sağlamış, dini işleri de mahvetmiş ama adam imar faaliyetleri yaptı diye bir iki yasa çıkardı diye he bide Ayasoyfayı yaptırdı diye neredeyse 'muhteşem imparator' olarak anılıyo. ama şimdi Ayasofya olayı var ya bişey de diyemiyorum şimdi.

normalde ben gittim Ayasofyaya ama hiç bu kadar önemli bi mekan olduğunu bilmiyodum. İki gündür bizans deyince ardından konstantin sonrasında hemen ayasofya geliyo. meğer neler gelmiş geçmiş başından. hakkında ne efsaneler varmış. zaten efsaneler falan da olmasa insanın çalışası gelmiyo canım. 

ama konunun en sonunda yazar bi anlatmış justin'i inanamazsınız. vuhuuu dedim ya vay anasını arkadaş dedim. hieyyttttt dedim çoştum galeyana geldim. yani bu yazar hep son cümleleri vurgulu yapıyo bende kendimden geçiyorum. ama şöylede bi durum var hoca hep çok yerden sorumlu tuttuğu için okuyasım gelmiyo. yoksa yazarı sevmediğimden falan değil. aferin paul lemerle hep böyle ol. adamımsın.

şimdi bu kitabı bitirdiğime göre slaytları tekrar okucam. en önemliside latin işgaliymiş hadi bağaalım. şayet anlarda gelirsem yine böyle justine vurulduğum gibi anlatırım latinleride. neyse ben döncem yine. aa burda justin'in mozaiği de varmış!!


bazen..


bazen böyle düşünür insan. ihtiyacı olur, onu sevesi gelir. herşeyi bir kenara atmayı, dünyanın bütün mutsuz şeylerini unutmayı ve ona sarılmayı ister. sadece o kadar. sevmek bu mudur. sevmek sarılmak istemekmidir. sevmek onu delicesine düşünmek midir. sevmek herşeyi geçtim onun gülmesini görmek midir. hani bi söz var 'bana baktığında hissettiklerimi seviyorum' diye. işte sevmek o mu o zaman.

bazen diyorumki gururu mururu saçma sapan şeyleri brak 'seni seviyorum' de. telefonu kapatırken 'kendine iyi bak, görüşürüz' yerine 'seni seviyorum' de. üzüldüğünde, canı sıkkın olduğunda 'boşver takma geçer' demek yerine 'seni seviyorum' de. çünkü o sihirli bi cümle. sen sarfettikçe boş olan şeylerin dolması gibi o cümle. 

sende bana bunları söylemek istiyormusun? sende benim seni sevdiğim gibi seviyomusun. neden aramıyosun. iki gündür kaç kere telefona baktığımdan haberin var mı. uyumadan önce en son düşündüğümün sen olduğunu, uyandığımda yine seni düşündüğümden senin haberin var mı. 

neden duygularını söylemiyosun artık bana. neden hissettiğin şeyleri hissettiğini ben bilmiyorum. bilip bilmiyomuş gibi yapmak mı benimkisi. yoksa bilmek isteyip bildiğini sanmakmı. yoksa benim anladıklarımın tümü yalan mı.

bi gün bana gelicek misin. bi gün 'seni seviyorum' dicekmisin.

selam canıms.

artık kendim için yazdığım bi bloğum var çok mutluyum. başkası okur diye yazdıkların beğenilsin istediklerin senin içindekiler olmuyo çünkü. var benim başka bloğum ama artık ona yazamıyorum içimdekileri dökemiyorum. okuldakiler ailedekiler ev arkadaşlarım sevdiğim herkes biliyodu o bloğumu. bunu kimse bilmicek. ben bunu istediğim gibi, kişiliğim gibi salaş yazıcam. imla kurallarına dikkat etmicem. özgür olcam. özgür. kısacası bu bilogda ben 'ben' olcam.

selam okuyucu. şimdi fizy'nin melankolik modunu açtım kendimce bişeyler yapıyorum, kendim için bişeyler yazıyorum. aslında finallerim var benim. ama canım istemiyo çalışmak. kafam ağrıyo çalışırken. kafam ağırlaşıyo bildiğin. migrenim azıyo. böyle tepkiler veriyo benim vücudum. bende zevk aldığım şeyleri yapıyorum rahatlamak için. zaten genelde insanlar sıkıldığında böyle yapar dimi. evet. bende insanım.

aslında ders çalışırken bazen kendimi böyle çok entel oluyomuş gibi hissediyorum. mesela pazartesi bizans tarihi finalim var. hoca sorumlu tuttuğu 100 sayfanın dışında bide sınıfta yaptığımız slaytlardan beğendiklerini seçip onları fotokopiye verip sorumlu tutmuş bizi. olaya bak ya. oldumu 200 sayfadan fazla yer. neyse konumuz benim hocaya atarım değildi. konumuz benim kendimi entel hissetmemdi. evet evet. o slatyları okurken böyle 'vay anasını ne kültürel şeyler öğreniyoruz la' dediğim oldu. sonra ingilizce çalırken böyle herşeyi bildiğimi sanıp 'arkadaş ingilizcemde amma iyi benim he. çalışsam negzel de hallediyom bak' dediğimde oluyo. ama mallık yani. sorsan böyle orta seviye ingilizce bişeyler bilemem yani belki. -bak hala belki diyorum he tevazu bilmemenin bu kadarı. ama ailede ukalalık var napim söyle okuyucu.-

böyle olmam gereken yerde değilmişim gibi hissediyorum bazen. yani çoğu zaman. sonra iç çatışmalarım oluyo. kavga ediyo benim 'olmak istediğim kişilik' ile 'olduğum kişilik'. o zaman mal oluyorum bunalıma girdiğimi sanıyorum ben. mutsuz melankolik filan takılıyorum. mesela ankarada okuyorum ben. sevmediiğim yer. yani Allahın aşkına ankaranın nesi sevilir ya. istanbulluyum okuyucu ben. denizimiz var bizim burası kara kara ankara.

mesela ben çok uçuk biriyim içte. ama içimde yani böyle ruhuma uygun giyinmek istiyorum ben. ama ruhumun istediği şeyler doğru değil. bunu bildiğim için yapamıyorum kalıplara sığmaya çalışıyorum. mesela çok paramda yok benim orta halli bir ailenin ortanca kızıyım. ama mutluyum yani pollyanna gibi bişiler yapıyorum bazen. bazen melankolik takılıp ergen gibi davranıyorum. yani ergen değilim artık 21 oluyorum yakında ama olsun bazen ergen davranabiliyorum. ergen olmak rahat olmak demek ya. olduğun gibi olmak demek.

ben ergenliğimi çok özlüyorum mesela. o zamanlar ne güzeldi. herkes bana gamsız diyodu. hiçbişeyi takmıyodum eğleniyodum deli gibi. kimsenin söyledikleri umrumda değildi. hiç ders çalışmak zorunda değildim. derste dinlediğimle geçiyodum zaten. sevmediğim bi okuldaydım da. bilgisayar okuyup napcaktımki. okul bitsin yeterdi. ondan çok geniş takılıyoduk. şimdi öylemi. ??? değil ya değil. şehir dışında okuyorum, deli gibi ders çalışmak zorundayım, özgür değilim kalıplara sıkışığım, kapalıyım herşeye. ergenken sosyaldim şimdi ise üniversitede asosyalim iyi mi? böyle de ters bi insanım  ben okuyucu.

ah o eski ben yokmu ah. ne güzeldin ne iyiydin sen. şimdide güzelsin aslında. aman bu konulara girme.

şimdi mesela bazen ben kendimi böyle çok rahat bi insanmış gibi hissediyorum. böyle amerikan dizileri falan izliyorum, 10 dilden fazla dilde şarkı söylüyorum ezberliyorum. şarkıcıları oyuncuları tanıyorum. hatta nerdeyse yakında koreceyi bile sökcem. dans etmeyi falan çok seviyorum. zaten küçükken tiyatrocu olmak istiyodum ama müzikal tiyatro oyuncusu. şimdi tarih okuyorum. ayna karşısında kendime dans ediyorum sadece.

olmak istediğin gibi olamamak zor okuyucu. olsun yaşıyosun yine mutlu oluyosun belki ama hep aklın olmak istediğin insanda kalıyo. ama ne dersin cennete giderken burda yapmadığımız şeyleri yapabiliyomuşuz. gerçekten öyleyse eğer, şimdi olduğum insandan memnunum.

ilk posttan amma döktürdüm ama malum final haftasındayız. uyuma vakti. ben canımın her istediğinde gelcem buraya. şimdilik böyle kal, iyi kal. sende iyi kal okuyucu.